bugün

entry'ler (209)

albert camus

"Bir duvarın önünde yaşamak, köpekler gibi yaşamaktan farksızdır. Gerek benim kuşağımın insanları, gerekse bugün işletmelere ve fakültelere girmekte olan insanlar köpek gibi yaşadılar ve yaşamaktalar." diyen yazar.

franz kafka

"evet ben, bazı trenlerin gelişinden sonra istasyonlar önünde yüzlercesi bir arada dikilen insanlardan rastgele birisiyle değiştirilebilecek taşralı bir adam." 3 ocak 1911, günlüklerinden.

olduğu kadar olmadığı keder

bazı durumlar sonrası bünyenin "kader" diyememesine mütevellit dillendirdiği sitem.

ytü cengiz bozkurt söyleşisi

1 Mart saat 15:00'de Yıldız Teknik Üniversitesi Beşiktaş Kampüsü Oditoryum'da gerçekleşecek olan Leyla ile Mecnun oyuncusu Cengiz Bozkurt, nam-ı diğer Erdal Bakkal söyleşisidir. Etkinlik herkese açık olup, sınırsız goygoy vaadedilmektedir.
şöyle: https://www.facebook.com/events/206985102779804/

franz kafka

"...Dönmek bilmez bir uğultunun eşlik ettiği şu koşuşturmacadan nasıl sıyrılıp inebilirim ki merdivenlerden? Mümkün değil, payına düşen şu kısacık zamandan bir tek saniye yitirdiğinde ömründe yitmiştir çünkü. Ömrün, yitirdiğin o saniyeden uzun değildir, daha doğrusu, tüm ömrün o yitirdiğin saniyeyle eştir, sadece o kadardır. Bu demektir ki, bir yol tuttuğunda ne olursa olsun devam et; ancak böyle kendini tehlikeye atmaz, kazanabilirsin. Belki sonunda düşmek de var; ama henüz yolun başında geri döner, koşarak merdivenleri inmeye kalkarsan, o anda yuvarlanır gidersin. Olasılık filan dinlemez, kesinlikle yuvarlanırsın. Demem o ki, bu koridorda bir şey göremedinse başka katlara çık, yukarıda da bulamadınsa çekinme, daha üst katlara çıkan merdivenlere saldır. Sen çıkmaktan vazgeçmezsen basamaklar bitmez, sen tırmandıkça ayaklarının altında yükselip dururlar." demiş yazar, üstad.

sabahattin ali

"Bir kadının bize her şeyini verdiğini zannettiğimiz anda onun hakikatte bize hiçbir şey vermiş olmadığını görmek , bize en yakın olduğunu sandığımız sırada bizden, bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak bulunduğunu kabule mecbur olmak acı bir şey." demiş yazardır.

günün tek cümlelik özeti

yine pismanlik.

house md

final bölümünü izledikten sonra muhtelemen everybody dies but legends don't! diye haykıracağım dizidir efendim.

mc donalds vs burger king

ortada bir steakhouse gercegi varken burger king'in liderligi kesin olan kiyas.

mark zuckerberg in evlenmesi

mark'in ayaklarinda mantar mi var sorusunu kafama yerlestiren fotograflarin sahibi evliliktir, mutlu, kutlu olsundur.

(bkz: mark zuckerberg in ayaklarinin mantarli olusu)

sabahattin ali

değirmen adlı kitabında "...evet, hep tesadüf... Onun sırtına giyeceği yoktu ve mal sahibi seksen kat üst üste giyebilirdi. Bu tesadüftü... Fakat, eğer mal sahibi bunlara ayda yirmişer lira fazla verse, -bunu yapmak onu hiç de sarsmazdı- o zaman bunların da birer kat, ikişer kat elbiseleri, çamaşırları olur ve 'tesadüf' böyle olmazdı..." demiştir kendileri, anlayana.

dusuk hiza hayir

"Dünyanın En Pahalı internetini Kullanıyorsun, Üstüne de Sınırlandırılıyorsun!"sloganiyla oldukca kisa surede yaklasik yirmi iki bin bes yuz imza toplayan olusum.

dusuk hiza hayir

ttnet'in adil kullanim kotasina tepki olarak baslatilan imza kampanyasidir.

Desteklemek isteyenler icin: http://dusukhizahayir.com

2012 ygs sonuçları

asirlardir sayisal ogrencisi olmama ragmen mf puanina gore 13 binlerde olmama karsin tm puaninda 9 bininci oldugum sinavdir. Ayrica sinavin sabahin korunde aciklanmis olusu bu guzelim cuma gununu kalbim agzimda gezmememe vesile olmustur efendim.

2012 ygs sonuçları

aciklanacagi tarih hakkindaki spekulasyonlardan fena halde bikilan sonuclardir.

hayatta en çok koyan şey

"yillarca ben kosup calistim, cabaladim, didindim; o bi' vurdu gol oldu" mevzuu.

leyla ile mecnun

türkiye'de görmek istediğimiz kaliteli, nadir dizilerdendir efendim. umulur ki başına hiçbir şey gelme.. diyecekken dürüst, tarafsız, ahlaksız haber anlayışıyla zaytung: "leyla ile mecnun dizisinin tutması nedeniyle kafası karışan trt yönetimi, nolur nolmaz diye diziyi yayından kaldırma kararı aldı..." diyerek bizleri pek üzdü. *

bence 90lar

insanların 90'lardan hatırladığı şeyleri anlatmaya çalıştığı trend topic'tir efendim.
ve tabii unutmadan, bence 90lar atariydi, çalışmayan kasetlere "üüüüüüf" diye üfleyip kasetlerin çalışmasını ummaktı. adaptörü çok ısınmış mı diye yoklamaktı babalar!

ülkemin megan fox yavşaklığından utanıyorum

keşke sadece megan fox yavşaklığı olsaydı diye hayıflandıran durum.
(bkz: beyninin üstüne oturmak)

bir zamanlar anadolu da

filmi beğenmeyenlere/beğenemeyenlere "sanat filmi o, n'aaanlarsınız siz cahiller" şeklinde pata küte girişilmemesi gereken nuri bilge ceylan filmi. Elbette ışık, görüntü ne var ne yoksa görselliğe dair kesinlikle harikadır, verilmek istenen mesaj yerine ulaştırılmıştır, taner birsel olsun, ahmet mümtaz taylan olsun, filmin evvelinde de zaten harikulade oynayan adamlar. Bunlara zaten laf eden yok, bunların hakkı kesinlikle teslim edilmeli. Bu ülke seyircisinin elbette ki sinema beklentisi six packli adamlar, sütun bacaklı kadınlar, silahlar, havaya uçan arabalar filan falandır, kesinlikle böyledir, çook uzun zamandır hem de; lâkin filmin senaryosu, arkadaş arasında anlatsanız kimsenin merak edip de "ee sonra" demeyeceği vasatlıkta ve bu senaryo iki buçuk saat boyunca biraz biraz** adamı boğuyor. Görsellik ve oyunculukla gönlümü kazanmış filmdir, gerisi pek de heyecan verici değil. Ve elbette ki nuri bilge ceylan "tutkuyla sevdiği, yalnız ve güzel" ülkesini pek güzel anlatmıştır, filmdekiler, sadece bir zamanlar anadolu'nun insanları değil, şimdinin anadolu'sunun da insanlarıdır, pek tabii ki izlenilesidir. Amma iki buçuk saat değil de bir buçuk saatle filan bitirebilseydik kesinlikle tadından yenmez olurmuş. *